Türkiye’de Gazetecilere Yönelik Baskılar: İsveçli Gazeteci Joakim Medin Tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yurt genelinde büyüyen protestoları takip etmek üzere Türkiye’ye gelen İsveçli gazeteci Joakim Medin, skandal niteliğinde suçlamalarla cezaevine gönderildi. Medin, “silahlı terör örgütüne üyelik” ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla Cuma günü tutuklanarak hapse atıldı.

Basın özgürlüğüne yönelik bu ağır saldırıya tepki gösteren Dagens ETC gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Andreas Gustavsson, iki gündür Medin’den haber alamadıklarını duyurdu. Medin’in avukatlarının yaptığı başvurular yanıtsız bırakılırken, yetkililerin konuya ilişkin net bir açıklama yapmaması endişeleri artırıyor.

RSF: Türkiye’de Gazetecilere Baskı Yeni Değil, Ama Taktikler Sertleşti

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) İsveç Temsilciliği Başkanı Erik Larsson, Medin’in tutuklanmasının Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik sistematik baskının bir parçası olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Gazetecileri hedef almak Türkiye’de yeni bir şey değil. Ancak son yıllarda taktikler değişti: Artık sadece baskılarla değil, yasalar ve internet sansürü aracılığıyla da gazeteciler susturulmaya çalışılıyor.”

Larsson’un da dikkat çektiği üzere, Türkiye’de eleştirel gazetecilik artık sadece sansüre uğramıyor, aynı zamanda kriminalize ediliyor. Bir gazetecinin, mesleğini icra ettiği için “silahlı terör örgütü üyesi” olmakla suçlanması, hukuk sisteminin nasıl bir siyasal sopa haline getirildiğini gözler önüne seriyor.

BBC Muhabiri de Sınır Dışı Edildi

Medin’in tutuklanması, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik baskıların son halkası olurken, İngiliz kamu yayıncısı BBC’nin protestoları takip eden muhabiri Mark Lowen da benzer şekilde hedef alındı. 26 Mart’ta gözaltına alınan Lowen, bir gün sonra apar topar sınır dışı edildi. BBC, muhabirinin gözaltı sürecini doğrularken, Lowen’in polis merkezinde yedi saat boyunca tutulduğunu belirtti.

Lowen, BBC’ye yaptığı açıklamada, kendisini sorgulayan bazı polis memurlarının bile yaşananlara anlam veremediğini ve bazılarının sessizce desteklerini sunduğunu söyledi. Hatta bir polis memurunun kendisine sarılarak “Özgürlüğünü kaybetme” dediğini aktardı.

1.418 Kişi Gözaltına Alındı, Gazeteciler de Hedefte

Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 19 Mart’tan bu yana 1.418 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Bu kişilerin önemli bir kısmının protestolara katılan gençler ve hak savunucuları olduğu biliniyor. Ancak gözaltına alınanlar arasında gazetecilerin de yer alması, bu sürecin sadece sokak muhalefetini değil, onu görünür kılmaya çalışan basını da hedef aldığını kanıtlıyor.

Hafta başında tutuklanan yedi gazeteci hakkında, kamuoyunun baskısı üzerine Perşembe günü tahliye kararı verildi. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), bu gazetecilerin Saraçhane’deki protestoları takip ettiği sırada gözaltına alındığını ve itirazlar sonucunda serbest bırakıldığını duyurdu.

Gazetecilik Suç Değildir, Ama Türkiye’de Öyle Görülüyor

Joakim Medin’in tutuklanması, Türkiye’de basın özgürlüğünün geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne seriyor. Muhalif sesleri bastırmak için yargı mekanizmasının kullanılması artık bir norm haline gelmiş durumda. Bir gazetecinin, elinde kamera ve not defteriyle “silahlı terör örgütüne üye” ilan edilmesi, absürtlüğün ötesinde, baskıcı rejimlerin temel reflekslerinden birini gösteriyor: Gerçekleri susturmak.

Ancak tarih, baskılarla yok edilmeye çalışılan hakikatlerin eninde sonunda su yüzüne çıktığını defalarca kanıtladı. Türkiye’de iktidarın kurmaya çalıştığı korku düzeni, belki geçici olarak gazetecileri susturabilir ama bu tür hukuk dışı uygulamalar, uluslararası alanda Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesini daha da zayıflatıyor.

Türkiye’de gazetecilik yapmak, bir haberin peşinde koşarken potansiyel bir sanık haline gelmek demek. Ama unutulmaması gereken bir şey var: Gerçekleri anlatanlar susturulamaz. Ne Medin’in tutuklanması ne de Lowen’in sınır dışı edilmesi, hakikatin sesini kısmaya yetmeyecek.