“GeçmiÅŸten Günümüze Türkiye’de Bilim Ä°nsanlarının Serüveni: Umuttan Göçe

1933 yılında, Nazi Almanyası’ndan kaçan Yahudi ve diÄŸer siyasi mülteciler için Türkiye bir sığınak haline geldi. Bu dönemde, Türkiye’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, ülkesinin modernleÅŸme çabaları kapsamında, bu bilim insanlarını ülkeye davet etti. Bu hamle, hem Türkiye’nin akademik ve bilimsel altyapısını güçlendirdi hem de faÅŸizmden kaçan pek çok deÄŸerli insanın hayatını kurtardı.

Ancak, günümüzde Türkiye’den Avrupa’ya bilim insanı göçü yaÅŸanıyor. Bu durum, Türkiye’nin içinde bulunduÄŸu siyasi ve akademik atmosferle ilgili soruları beraberinde getiriyor. Türkiye’de bilim insanları, araÅŸtırma özgürlükleri ve ifade özgürlüğü konusunda baskılarla karşı karşıya kalabiliyor. Ayrıca, bilimsel çalışmaların finansmanı ve akademik özgürlükler de sıkıntı altında olabilir. Bu faktörler, bilim insanlarını daha özgür ve destekleyici ortamlar aramaya itiyor.

Türkiye’deki siyasi durum da muhaliflere yönelik baskılarla gölgelenmiÅŸ durumda. Özellikle son yıllarda, hükümet karşıtı görüşlerini ifade eden kiÅŸilere yönelik takibat ve tutuklamalar, uluslararası toplumun endiÅŸelerini artırmıştır. Bu tür baskılar, akademik camiada da hissediliyor ve bilim insanlarının ülkeyi terk etme kararlarını etkileyebiliyor.

Türkiye’nin akademik tarihinde, “Barış İçin Akademisyenler” inisiyatifi önemli bir yer tutuyor. 2016 yılında, çatışma ve ÅŸiddetin sona ermesi için çaÄŸrıda bulunan ve “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini yayımlayan bu grup, akademik özgürlükler ve ifade özgürlüğü konusunda önemli bir simge haline gelmiÅŸtir. Bildiri, Türkiye’deki ve uluslararası akademik camiada geniÅŸ destek bulmuÅŸ, ancak imzacı akademisyenler hükümetin ve hükümet destekçisi medyanın sert eleÅŸtirilerine maruz kalmıştır. Birçok akademisyen iÅŸlerinden ihraç edilmiÅŸ, bazıları tutuklanmıştır.

Bu durum, Türkiye’deki akademik özgürlüklerin sınırlarını ve siyasi baskının boyutlarını gözler önüne sermiÅŸtir. Barış İçin Akademisyenler’in yaÅŸadıkları, bugün Türkiye’den Avrupa’ya bilim insanı göçünü anlamak için de bir baÄŸlam sunuyor. Akademik özgürlüklerin kısıtlanması, bilim insanlarının araÅŸtırma ve ifade özgürlüklerini kullanmalarını zorlaÅŸtırmakta ve bazı durumlarda imkansız hale getirmektedir. Bu, bilim insanlarının yurt dışında daha özgür ve destekleyici ortamlar aramasına neden olmaktadır.

Bu göç dalgası, 1933’te Türkiye’nin bilim insanlarına kucak açmasının ironisini ortaya koyuyor. O dönemde Türkiye, modernleÅŸme yolunda önemli adımlar atarken, bugün bilim insanları için zorlayıcı bir ortam sunuyor. Bu durum, Türkiye’nin bilim ve eÄŸitim alanındaki geleceÄŸi için endiÅŸe verici bir geliÅŸme olarak deÄŸerlendirilebilir.

Türkiye’nin bilim insanları için güvenli ve destekleyici bir ortam saÄŸlaması, hem ülkenin kendi geleceÄŸi hem de uluslararası bilim camiası için önem taşımaktadır. Bilim insanlarının göç etme eÄŸilimlerinin önüne geçmek ve onları ülkede tutmak için, akademik özgürlüklerin ve ifade özgürlüğünün korunması, araÅŸtırma ve geliÅŸtirme faaliyetlerine yeterli finansman saÄŸlanması gerekmektedir. Türkiye’nin 1933’teki gibi bir bilim insanı cenneti olabilmesi için, bu temel özgürlüklerin ve destekleyici politikaların saÄŸlanması ÅŸarttır.

Hasan BAKÄ°