Kant’ın Felsefi Eleştiri Programı ve Aydınlanmacılık Nedir Makalesi

Felsefi Eleştiri Programı ve “Aydınlanmacılık Nedir? Sorusuna Yanıt” Makalesi
Aydınlanmacılığa dair güncel tartışmalarda Michel Foucault’nun bir ‘yeni aydınlanmacılık’ denemesi doğrudan Kant’ı eleştiri konusu yaptığı için popülerdir.

Foucault’nun Türkçede “Aydınlanma nedir?” başlıklı iki farklı makalesi bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Magazine Littéraire” adlı derginin Mayıs 1984 tarihli sayısında yayınlanmıştır. Aynı başlığı taşıyan ikinci makale Foucault’nun bugün Dits et Ecrits (Konuşmalar ve Yazılar) olarak bilinen derlemenin 4. cildinde yer alan ve P. Rabinov tarafından yayınlanan Foucault Reader’den alınmıştır. “Magazine Littéraire”den çevrilen metne “Birinci Makale” ve Foucault Reader’den çevrilen metne “İkinci Makale” olarak gönderme yapacağım.

Foucault “Birinci Makale”de, Kant’ın “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt” başlığını taşıyan makalesinde başka birçok yazısından farklı olarak “mevcut durum” ve “şimdiki zaman” sorusunu gündeme getirdiğini ileri sürüyor. Şöyle diyor Foucault söz konusu makalesinde:
“Bence Kant’ın bu metninde ilk defa ele alır göründüğü soru, şimdiki zaman sorusu, güncellik sorusudur: Bugün neler olup bitmektedir? Şu anda neler olup bitmektedir? Ve hepimizin kendimizi içinde bulduğumuz ve halen yazmakta olduğum şu anı tanımlayan bu ‘şimdi’ nedir?”

Burada söz konusu olan ‘şimdi odaklı’ bakışın Kant’ın başka metinlerinde bulunmadığını ileri sürüyor Foucault. René Descartes’ın hiçbir metninde ‘şimdi nedir?’ sorusuna rastlanmaz Foucault’ya göre. Bu soru yalnızca Kant’ın “Aydınlanmacılık Nedir? Sorusuna Yanıt” başlıklı yazısında sorulur. Fakat kanımca Kant’ın felsefesine ve genel olarak da Klasik Modern Avrupa felsefesine dair bu yaklaşım son derece yanlış bir yaklaşımdır.

Elbette Foucault da Kant’ın Üç Eleştiri’si ile “Aydınlanmacılık Nedir? Sorusuna Yanıt” başlıklı makalesi arasında bir ilişki olduğunu kabul eder. Şöyle der Foucault Birinci Makale’de: “…ben bu kısa makale ile üç Eleştiri arasında var olan bağı vurgulamanın zorunlu olduğuna inanıyorum” der. Fakat bu ilişkinin hangi anlamda alınması gerektiği sorusuna açılık getirmez. Foucault, aynı makalesinde Kant’ın tarihe ayırdığı metinler arsındaki ilişkinin de altını çizmek ister. Fakat bu ilişkinin de hangi anlamda alınması gerektiğine açıklık getirmez. Aynı makalesinde “bu küçük metnin bir anlamıyla eleştirel düşünce ile tarih üzerinde düşünmenin kavşağında durduğudur” diye belirtse de bunun ne anlama geldiğine açıklık getirmez.

Kant’ın bu makalesi onun bütün felsefe kuramının en özlü ifadesidir ve olgunluk dönemi metinlerinde doğrudan başlıkta gördüğümüz “eleştiri” kavramını hangi anlamda almamız gerektiğine yani yalnızca bir felsefi kuramlar eleştirisi değil, aynı zamanda hakikatin kendisinin pratik bir eleştirisi olarak da alınması gerektiğine ilişkin bir bakışı sergilemektedir. Bu nedenle Kant’ın “Aydınlanmacılık Nedir? Sorusuna Yanıt” başlıklı makalesi genel felsefi eleştiri programından koparılamaz, tersine onun en özlü ifadesi olarak alınmalıdır.

Kant’ın söz konusu felsefi eleştiri programı, Klasik Modern Avrupa Felsefesi’nin kapsamlı eleştiri programının bir ifadesidir. Descartes’ın tüm metinlerinde olduğu gibi Kant’ın tüm metinlerinde de büyük soru, kavramın hem geniş anlamında hem de dar anlamında kendi çağının nasıl bir çağ olduğu sorusudur. Kant bunu örneğin erken dönem metinlerinde son derece dinamik olan modern dönemi kavrayabilmek için felsefenin de Ortaçağ felsefesinin ve teolojisinin eleştirisi olarak son derece dinamik olarak kurgulanması gerektiğinden hareket eder. Bunu yapabilmek için şimdiye kadar yalnızca betimleyici yani hiçbir şekilde eleştirel olmayan felsefe yapma tarzını, felsefeye ‘negatif büyüklüğü’ yerleştirerek aşmak ister. Böylece felsefe salt betimleyici olmaktan kurutulacaktır. Bununla birlikte felsefede de pozitif olan ile negatif olanın birliği sağlanmış olacaktır. Bu, sürekli hareket halinde, değişen dönüşen dünya ve dünyada oluşan ve yok olan ile sürekli beraber hareket eden felsefeye dünyayı kavrama yetisi kazandıracaktır.

Felsefe eleştirel olmak zorundadır. Kant bu yaklaşımıyla felsefeyi çağının içinde bulunduğu değişimin yönlendiricisi olarak tasarladığını gösterir. Olgunluk döneminin metinlerinde eleştiri felsefi bir program olarak karşımıza çıkar ve bu hiç kuşkusuz bir rastlantı değildir. Kant Saf Aklın Eleştirisi’nde eleştiriyi felsefi bir program olarak geliştirmesiyle çağı arasındaki bağı doğrudan kurar. Kant’a göre modern çağ bir eleştiri çağıdır. Felsefenin kendi çağını kavraması ancak kendisini eleştirel olarak yeniden kurgulamasıyla mümkün olacaktır. Üç Eleştiri’den oluşan felsefi eleştiri programı, bir eleştiri çağı olan modern çağı kavramlaştırma çabasından doğmuştur.

Leibniz modern bir metafizik kuramının ortaya konuşu olarak düşünülmüş olan Monadoloji’de 22. paragrafta modern çağın şimdiki zaman odaklı olduğunu ve geçmişi ve geleceği şimdiki zamanda kavradığını gösterir. Geçmiş zaman şimdiki zamanda kapsanıp aşılmıştır ve gelecek şimdiki zamanda potansiyel olarak bulunmaktadır. Leibniz’in zamanın üç boyutunu bu şekilde ilişkilendirmesi, güçlü bir tarih felsefesini zorunlu kılmaktadır. Kant’ın felsefi eleştiri programının mümkün kaynaklarından birisidir Leibniz’in bu yakşalımı. Zaten Baruch de Spinoza’nın doğa ile tanrıyı felsefi olarak eş anlamda kurgulamasıyla felsefenin şimdiki zaman odaklı olmaktan başka gidebileceği yol kalamamıştır. Spinoza bunu yaparken elbette hem empirist hem de rasyonalist geleneğin şimdiki zaman odaklı felsefi yaklaşımını ölçü almaktadır. Zira Descartes’ın “düşünüyorum” ilkesi ile Francis Bacon’ın “deneyim” ilkesi şimdiki zaman odaklıdır.

Bunun ne anlama geldiğini en iyi bilenlerden birisi Hegel’dir. Hegel Tinin Fenomenolojisi’nin önsözünde 8. paragrafta modern çağda insanlıkta ve felsefede şimdiki zaman odağının nasıl kurulduğuna dikkat çekerken insanlığının tinin “zorla” öbür dünyadan bu dünyaya döndürüldüğüne dikkat çekerken, bununla “Kopernikçi Devrim” ile birlikte başlayan, tüm toplumsal, kültürel, ahlaki, siyasi vesaire devrimlere işaret eder. Bu nedenle Kant’ın gerçekliğin bir eleştirisi olarak kurguladığı ve Üç Eleştiri’de ifadesini bulan felsefi eleştiri programı şimdiki zaman odaklıdır ve düşüncede devrim yapmayı amaçlarken aynı zamanda aydınlanmaya başlamış olan çağın pratik ilerleyişinin teorik olarak da önünü açmak olduğunu söyleyebiliriz. Buraya Türkçede pek bilinmeyen Pedagoji Üzerine adlı metninden bir pasaja dikkat çekmek istiyorum. Bu pasajda ifade edilen düşünce tüm eleştiri felsefesine bir çeşit anahtar niteliği taşımaktadır. Şöyle diyor Kant: “Biz disipline etme, kültür ve sivilleşme döneminde yaşıyoruz, fakat ahlakileşme döneminden hala çok uzaktayız.” Buna göre eğitimin amacı içinde bulunduğumuz çağda insanları toplumsallaştırmaktır, sivilleştirmektir. Onları kültürlü varlıklar haline getirerek aynı zamanda ahlaklı varlıklar olmalarının koşulunu da sağlamak amaçlanmaktadır. Kant’ın eleştiri felsefesinin içeriği ve amacı bu bir cümlede saklıdır. Hegel, Tinin Fenomenolojisi’nin önsözünde paragraf 11’de “çağımız bir doğum ve yeni bir döneme geçiş çağıdır” derken Klasik Alman Felsefesi’nin Kant’tan beri oluşan içeriğine dikkat çekiyor aynı zamanda.

Doğan GÖÇMEN