Türkiye’nin yakın tarihinde, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından yaşananlar, birçok insanın hayatını alt üst etti. Bu olayların yankıları, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işlerinden ihraç edilen akademisyenlerin yaşamlarında derin izler bıraktı. Murat Sevinç, bu akademisyenlerden biri olarak, onların hikayelerini, duygularını ve mücadelelerini anlatıyor.
Sevinç’in yazıları, KHK’li akademisyenlerin toplum tarafından nasıl unutulduğunu, görmezden gelindiğini ve adeta yok sayıldığını gözler önüne seriyor. Bu, sadece bir meslekten men edilme değil, aynı zamanda bir kimlik kaybı, bir var olma mücadelesi. Sevinç, “çeyrek KHK’li” olarak tanımladığı kendisi gibi, kısmen iade edilmiş olsa da, hala tam anlamıyla kabul görmeyen, anlaşılmayan ve toplumun dışına itilen insanların sesini duyuruyor.
Yazılarında, KHK’li olmanın getirdiği “sivil ölüm” kavramını kullanarak, bu insanların yaşadığı sosyal izolasyonu ve toplumsal dışlanmayı vurguluyor. Akademik kariyerlerine, özgürlüklerine ve hayatlarının anlamına kasteden bu kararnameler, onları adeta birer hayalet gibi toplumun kenarına itiyor.
Sevinç, KHK listelerinin hazırlanmasında etkili olan ve iktidarın gözüne girmeye çalışan kişilerin, yani dalkavukların, bu süreçteki rolünü eleştiriyor. Onların, en savunmasız insanları bile feda ederek, kendi çıkarları için hareket ettiklerini belirtiyor. Üniversitelerdeki durumu ele alırken, KHK’li akademisyenlere karşı gösterilen ilgisizliği ve akademik özgürlüklerin ihlal edilmesini kınayan bir tutum sergiliyor.
Sevinç, üniversitelerdeki durumu ele alırken, KHK’li akademisyenlere karşı gösterilen ilgisizliği ve akademik özgürlüklerin ihlal edilmesini kınayan bir tutum sergiliyor. Akademik camianın bu sessizliği ve duyarsızlığı, KHK’li akademisyenlerin yaşadığı mağduriyeti daha da derinleştiriyor.
Ancak Sevinç, bu karanlık tabloya rağmen, umudunu ve mücadele azmini kaybetmiyor. KHK’li akademisyenlerin birbirleriyle dayanışma içinde olmalarının önemini vurguluyor ve bu zor günlerin geçeceğine inanıyor. Anayasanın yeniden işler hale geleceği ve adaletin yerini bulacağı günlerin geleceğine dair umutlu bir bakış açısı sunuyor.
Sevinç’in yazılarından çıkarılacak dersler, sadece Türkiye’deki KHK’li akademisyenlerin durumuna dair değil, aynı zamanda insan hakları, adalet ve özgürlükler için verilen genel bir mücadelenin de bir parçası. Bu yazılar, unutulmuş ve yok sayılmış bir topluluğun, seslerini duyurma ve haklarını arama çabasının bir yansıması olarak okunabilir.
Murat Sevinç’in kalemi, KHK’li akademisyenlerin yaşadığı acıları, umutları ve direnişleriyle dolu bir dünyayı bizlere aktarıyor. Onların hikayeleri, toplumun vicdanında derin bir yer edinmeyi ve adaletin sağlanması için gerekli farkındalığı yaratmayı amaçlıyor.
Sevinç’in Diken.com’da yayınlanan son yazısında da, KHK’li akademisyenlerin yaşadığı belirsizlik ve adaletsizliğe dikkat çekiyor. Bu yazıda, KHK’lilerin yeniden işe iade edilmeleri için yapılan yasal düzenlemelerin yetersizliği ve keyfi uygulamaların devam ettiğini vurguluyor.
NHY, Deniz ÇINAR